İslam medeniyetinin önde gelen temsilcilerinden kabul edilen Endülüs Devleti zamanında İspanya’da inşa edilen El Hamra Sarayı, turistlerin gözde yerlerinden biri olarak ziyaret ediliyor.
El Hamra Sarayı, Orta Çağ’da kurulan Ben-i Ahmer Devleti’nin başkenti Gırnata’da (Granada) 13. yüzyılın ortalarında inşasına başlanıldı.
Vakit içinde eklentilerin tamamlanmasıyla 142 bin metrekare üstüne kurulan görkemli yapıya dönüşen saray, bulunmuş olduğu çevreye uyumu, grift yapısı, süslüme seçimi, bahçeleri ve bütünleştiği yapılarla uyumunu yüzeyinde yansıtarak gösteren havuzları ile ziyaretçilerin ufkunu açıyor.
Endülüs mimarisinin incisi: El Hamra Sarayı – Video
“Masal dünyasından”
Ziyaretçilerinin “masal dünyasından bir saray” yakıştırması yapmış olduğu, her detayı itinayla hesaplanan El Hamra, taş ve tahta işleme, mozaik ve çini başta olmak suretiyle birçok el sanatı motifini içinde barındırıyor.
Uzun seneler kaderine terk edilmesine karşın Endülüs mimarisinin örneksiz motiflerinden oluşan eşi olmayan zarafetini korumuş olan yapı, hakim bulunmuş olduğu tepede ortalama 8 asırdır dimdik ayakta durarak İslam mimarisinin en mühim hazineleri içinde yer ediniyor.
Dünyanın 7 harikasından birisi olarak da vasıflandırılan, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki El Hamra Sarayı, her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Gerek İslam medeniyetini tanımak gerekse de mimari yapısını incelemek suretiyle her yıl ortalama 2,5 milyon turiste kapılarını açan El Hamra’yı Türkiye’den de binlerce kiş ziyaret ediyor.
Sarayı ziyaret eden Çatalca Vaizi Muhammet Masum Vanlıoğlu, Endülüs uygarlığı ile 14 yaşlarında babasının kütüphanesinde okumuş olduğu Ebu’l-Kalım’nın “Endülüs Mersiyesi” vesilesiyle tanıştığını ve bölgeye ilk kez 2008’de gittiğini söylemiş oldu.
“Yitik bir medeniyetin yüceliğini özetleyen son zümrüt”
Müslümanların dünyada bu kadar yüce bir uygarlık kurmasının arka planını idrak etmek için çocuk yaşta İslam zamanı okumalarına başladığını belirten Vanlıoğlu, Endülüs Mersiyesi’nin kendisini derinden etkileyen eserler içinde yer aldığını altını çizdi.
Topkapı, Dolmabahçe ve İshakpaşa başta olmak suretiyle bugüne dek birçok sarayı gezme imkanı bulduğunu dile getiren Vanlıoğlu, El Hamra Sarayı için “Yitik bir medeniyetin yüceliğini özetleyen son zümrüt.” tanımlamasını yapmış oldu.
El Hamra’da alışılmış sadeliğin ötesinde sanatın bütünüyle yapıya yansıdığını, bu sanatın görkemli bir mütevazilik taşıdığını aktaran Vanlıoğlu, şöyleki devam etti:
“İlk gittiğimde El Hamra için ‘Bir korkunun abidesi’ demişlerdi. Ben kesinlikle ona katılmıyorum. Korkunun abidesi değil, her devletin kurduğu bir kaleyi gördük biz. Sadece devletlerin tamamı kaleleri kurmuş oldukları halde bir tek dış yüzeyleriyle kaleleri kurmuşlar. El Hamra’yı kuranlar, dış dünyaya kurmuş oldukları o kuvvetli yapıyı iç dünyadaki nezaket ve zarafetle, insanlara sanki bir tek yapıyı değil de gönüllerindeki zarafeti de sunmuşlar. O (sarayın yapılarına işlenen) ‘Ve la galibe illallah (Tanrı’tan başka galip yoktur)’ ifadelerini okuduğumda, o İslam mimarisinin erişilmez güzellikteki hat levhalarını, o görkemli uygarlığı özetleyen şiirleri okuduğumda ben hakikaten büyülenmiştim. Ben hakikaten o denli görkemli bir sarayla karşılaşacağımı asla beklemiyordum.”
“Ziyaret eden insanların gönlünde inanç neşesi oluşturacağına inanıyorum”
Saray içindeki caminin bugüne ulaştırılamayarak kilise olarak kullanılmasının kendisini üzdüğünü dile getiren Vanlıoğlu, “El Hamra Sarayı’nı görmek bana İspanya’daki insanların bu güzel, erişilmeyen zümrüdüankanın bigün insanların gönül dünyasında İslam olarak yeşereceğini hissettirdi. Beni en oldukca mutlu eden tarafı o. Hani birilerinin söylediği şeklinde ‘Yeniden bizim olsun.’ derdinde değilim. O ülkede yaşayanların gönlünde bu saraydaki ‘Tanrı’tan başka galip yoktur.’ yaşam ölçüsünün inşallah bir inanç neşesi olarak doğacağı inancındayım. Bunun için de mutluyum.” diye konuştu.
Vanlıoğlu, sarayın içinde “Bu ülkede yaşayıp zorla Hristiyan meydana getirilen ve şu anda halen bu ülkenin evlatları, doğrusu Endülüs evlatları olan bu evlatların Tanrı’ın izni ve keremiyle yine Müslüman olmasını, bu toprakların harp olmadan, sıkıntısız şekilde İslamlaşmasını” canıgönülden niyaz ettiğini ifade ederek, buraya gidenlerden de Endülüslülerin hidayeti için yakarış etmeleri talebinde bulunmuş oldu.
“El Hamra sessiz çığlığını duyurmak için çırpınıyor”
İspanyol Dili ve Edebiyatı mezunu olan, 2015 senesinde yüksek lisans için geldiği Granada’da, Endülüs’ün kültür, sanat ve mimarisinden etkilenerek “gezgin rehberliği” okuyan Ali Osman Ramazanoğlu ise kendisini buranın mirasını dünyanın dört bir yanından gelenlere anlatmaya adadığını söylemiş oldu.
Bölgede akreditasyon sahibi ustalaşmış tek Türk rehber olduğuna dikkati çeken Ramazanoğlu, Endülüs mirası denildiğinde akla ilk gelen eserin El Hamra bulunduğunu altını çizdi.
Ramazanoğlu, Kovid-19 salgını öncesinde sarayı yılda ortalama 2,5 milyon kişinin ziyaret ettiğini, bunların ortalama 6-7 binini Türkiye’den gelenlerin oluşturduğunu söyledi.
El Hamra Sarayı’nın kendisi için devamlı tahayyül ufku ve bir mefkurenin zirvesi bulunduğunu aktaran Ramazanoğlu, sarayı her seferinde ilk günkü heyecanla gezdiğini dile getirdi.
Zamanı sarayın içinde söz mevzusu döneme ilişkin sessiz çığlıkların yankılandığını özetleyen Ramazanoğlu, “El Hamra, kendisini ziyaret eden her bilgili insana bu sessiz çığlığını duyurmak için çırpınıyor.” dedi.
“Zirve eseri El Hamra’yı görebilmek için herkesi çağrı ediyorum”
AA’nın haberine gore Ramazanoğlu, El Hamra’nın İslam dünyasının değişik zamanlarda sanat ve bilimin zirvesini oluşturduğunun ispatı olduğuna değinerek, şunları kaydetti:
“El Hamra, yeterli kalpler ve eller ile taşın işlenerek yaşam formu almış olduğu, konuşmuş olduğu, anlattığı ve insanları uyardığı bir zirve sanat eseri olarak karşımızda duruyor. El Hamra’nın duvarlarına bakınca işlenen ‘Ve la galibe illallah’ lafzı ile vurgulanan iradeye çaba ve sebat ile sarılarak insanoğlunun ulaşabileceği yüce eşikleri ve eserleri görebilmek mümkün. Aynı şekilde çaba ve sebattan uzaklaşıldığında uğrayacağı akametin bir sunumu ve göstergesi olarak önümüzde duruyor. Nitekim 1492’de bu gayretten ve emek harcamadan yüz çeviren ve zevke, sefaya düşen Müslümanlar ellerindeki son emirlik olan Granada Emirliği’ni, Katolik krallara kendi elleriyle teslim ederek bölgeden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bu süreç sonrasında başa gelen zulümleri Endülüs’ten Osmanlı’ya yazılan feryatnamede okuyarak öğrenmek mümkündür. Ezcümle geçmişten bugüne ve geleceğe bakan öğrenek vesikalarıyla dolu Endülüs tarihini, kültürünü ve zirve eseri El Hamra’yı görebilmek için herkesi bu topraklara çağrı ediyorum.”